06 Mart 2023
DEPREMDE HASAR GÖREN VE YIKILAN BİNALARIN HAKKINDA UYGULANACAK HUKUKİ PROSEDÜRLER

Deprem Sonrasında Hasara Uğrayan Binalar Hakkında Uygulanacak Hukuki Prosedür

 

Ülkemiz jeolojik özellikleri, topoğrafik yapısı ve iklimi nedeniyle doğal afetleri sıkça yaşamaktadır. Bu doğal afetlerden birisi de depremdir. Türkiye, yeryüzünün en aktif fay zonları içerisinde bulunan ve her zaman büyük deprem tehlikesi ve riskine maruz olan bir ülkedir.Son olarak 06.02.2023 de yaşanan Kahramanmaraş depremi çevresindeki on ille beraber ülkede maddi manevi büyük bir hasara sebebiyet vermiştir. Depremde hayatını kaybetmiş insanların yerine hiçbir şey koyulamasa da geride kalan depremzedeler için genel olarak haklarını nasıl arayabileceklerine dair bu yazıyı derledik.

Depremden sonra İmar ve İskân Bakanlığı tarafından kurulan fen kurullarınca afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapılar ve kamu tesisleri incelenerek hasar tespit raporu düzenlenmektedir.Arazinin tehlikeli durumu ve binaların gördüğü hasar bakımından yıktırılması ve boşaltılması gereken binalar hakkında, o il ve ilçenin en büyük mülkiye amirine ayrı bir rapor verilmekte ve ilgili makamlarca bu binalar derhal boşalttırılmasının sağlanması faaliyetleri hâlihazırda sürdürülmektedir.

DEPREM NEDENİYLE MAĞDUR OLAN VATANDAŞLARIN ZARARLARININ TAZMİNİ İÇİN İDARİ YARGIDA AÇABİLECEKLERİ DAVALARA İLİŞKİN BİLGİLENDİRME

Deprem nedeniyle zararın tazmini amacıyla idari yargıda açılabilecek dava türleri, “ vefat ve cismani zarar nedeniyle destekten yoksun kalma, “ maddi ve manevi tazminat davaları” ile  “zarar görenin mallarının tazminine yönelik olarak açılacak tam yargı “ davalarıdır.

            Bu davalarda “ zararın meydana geldiği tarih “ile “ zararın oluşmasında kusurlu idarenin hukuken belirlendiği”  tarihten itibaren zorunlu olarak yapılması gereken idareye başvuru ve dava açma süreleri başlayacaktır.

2577 S. Kanun’un 13.md. de düzenlenen bu dava türünde 1 ve 5 yıllık dava açma ve zamanaşımı süreleri olup, idareye başvuru üzerine verilen cevaptan veya zımnen ret üzerine 60 gün içinde dava açılmalıdır.

Menfaati zedelenen kişiler (mülk sahibi/kiracı/3.kişiler) tarafından açılabilecek bu davalarda idarenin  “hizmet kusuruna “ dayanılmaktadır.

            Danıştay benzer davalarda  “idarenin kusuruna “ilişkin tespitler yaparak sosyal risk/kusursuz sorumluluk “ ilkesini benimsememiştir.

            Depremin doğrudan etkisi(evin yıkılması, eşyanın zarar görmesi, cismani zararlar gibi) nedeniyle açılacak davalar yanında dolaylı olarak (evin yıkılmasına bağlı olarak otomobil ve eşyaların zarar görmesi ve hasarlı binaların yıkımı aşamasında çevresindeki eşyalara zarar verilmesi gibi) durumlarda da tazminat davaları açılabilecektir.

Oluşan zararlarda “ hukuki sorumluluk “ genel olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ilgili belediye ve büyükşehir belediyeleri ile yapı müteahhitleri üzerinde olup, bu kısımda idare hukuku kapsamında kalan sorumluluktan bahsedilecektir.

Deprem riski yüksek, zemin etüd çalışmasının düzgün yapılmadığı yerlere yönelik imar planlarıyla şehirleşme ve yapılaşmanın önünün açılması, yüksek katlı yapılara izin verilmesi, ruhsat ve projelere aykırı yapıların denetimlerinin yapılmaması, yapı stoğunun ve yapı denetim firmalarının denetlenmemesi gibi birçok etken bu idarelerin sorumluluğunu doğuracaktır.

Afetzede veya yakınlarının , enkazlar kaldırılmadan önce mümkün olduğunca konut ve işyerlerinin çevresiyle beraber video çekimi ve fotoğraflamalarını yaparak mevcut durumu tespit etmeleri faydalı olacaktır.

Ayrıca içinde vefat edenlerin bulunduğu taşınmazlara yönelik C. Başsavcılıklarınca başlatılan soruşturmalarda alınan bilirkişi raporları da bu davalarda idarenin kusurunun ortaya çıkarılmasında önemlidir.

Yine kamuoyuna yansıyan uzman kişi  ve akademisyenlerin rapor ve açıklamaları deprem nedeniyle oluşan zararlarda idarenin kusurunu ve sorumluluğunu ortaya koymaktadır.

Depremde yıkılan binaların yakınında ve çevresinde bulunan  “hasar görmemiş “ binalar ,zarar göre ve yıkılan binalar yönüyle idarenin kusurunu ortaya koyan ayrı bir husustur.

Depremden hemen sonra kurtarma çalışmalarının ilgili idarelerce zamanında yapılmaması da vefat eden  vatandaşlarımız yönüyle idarenin kusurunu doğurmaktadır.

İdare mahkemeleri tarafından yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak ayrıca kusur orana ve tazminata yönelik bilirkişi incelemeleri yaptırılarak dava hakkında karar verilecektir.

DEPREMDE ZARAR GÖREN VE YIKILAN BİNALARA İLİŞKİN MÜTEAHHİDİN SORUMLULUĞU

Kural olarak müteahhitler “gerekli özenin gösterilmemesinden” ve “ruhsata aykırı şekilde bina inşa etmesinden” doğan zararlardan sorumludurlar. Türkiye gibi deprem riskinin yüksek olduğu bir ülkede bu olgunun gerektirdiği kurallara uygun olarak yapılaşma gerekmektedir.

Sorumluluk hesabı yapılırken sadece müteahhitin sorumluluğuna değil statik proje müellifi gibi yapının yapılmasında ve sonrası denetiminde aktif olarak görev alan kişilerin de sorumlu olduğunun kabulü gerekecektir.

 

Bu kapsamda müteahhitler; kolon ve kirişlerin bağlantısında sorun olması, etriye demirinin eksik kullanılması, beton kalitesinin düşük olması, yıkanmamış deniz kumu kullanılması, kolonların gereğinden fazla kısa olması yahut ucuz işçilik gibi sebeplerle meydana gelecek tüm hasarlardan sorumlu olacaktır.

Ancak müteahhidin hukuki sorumluluğu ve cezai sorumluluğu birbirinden farklı olarak değerlendirilmelidir. Hukuki sorumluluk için öngörülen süre, cezai sorumluluk için de geçerli değildir. Müteahhit tarafından yapılan binanın yıkılması hâlinde zamanaşımı, bu yapının tamamlanıp yapı kullanma izninin alındığı tarihten değil; yıkılma tarihinden itibaren başlayacaktır. Zira, neticesi hareketten ayrılabilensuçlarda zamanaşımı fiilin değil, neticenin gerçekleşmesi ile işlemeye başlar. Bu sayede soruşturmalar zamanaşımı engeline takılmayacaktır.

Türk Borçlar Kanunu’nun “Yapı Malikinin Sorumluluğu” başlıklı aşağıdaki 69. maddesi uyarınca depremde mal varlığı kaybına uğrayanların, binaların proje müellifi mimar ve mühendisler, binaları inşa eden yükleniciler, yapı denetim kuruluşu aracılığı ile yapılan bir yapı söz konusu ise bu kuruluşların sorumluları hakkında tazminat davası açma hakları vardır.

Müteahhitin ağır kusur veya hile ile ayıbı gizlenmesi ve bunun sonucu depremde binasında hasar oluşan hak sahipleri, süre ile bağlı olmaksızın müteahhiten zararlarının tazminini isteyebilir. Müteahhitin hayatta olmaması durumunda ise mirasçılarına karşı bu talebini öne sürebilir.

 

Sonuç

Deprem sebebiyle meydana gelen zararlarda yalnızca müteahhide veya idareye sorumluluk yüklemek doğru olmayacaktır. Bu noktada toplumsal bir sorun olan ve ülkemizde çok büyük maddi ve manevi zararlara sebep olan bu afete karşı ülkedeki herkesin kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak kanun koyucunun daha caydırıcı düzenlemeler yapması ve idarenin denetimlerini daha dikkatli ve sıkı yapmasının bu durumun düzelmesinde büyük etkileri olacağı açıktır. Nitekim denetimlerin sıkılaşması ve düzenlemelerin daha caydırıcı hâle gelmesi, binaların yapım sürecinde en yetkisiz çalışandan en yetkili mühendise kadar herkesin işini daha özenli yapmasını sağlayacaktır. Böylece deprem her ne kadar önlenemeyen bir tabii olay olsa da sonucunda oluşabilecek zararlar en aza indirilecek ve deprem kuşağında olan ülkemizin bu doğa olayından olabildiğince az zarar ve yara alarak çıkmasını sağlayacaktır.

 

Depremle ilgili bazı Yargıtay kararları ve uygulamalar:

  • OHAL süresince deprem bölgesinde (11 ilde)

-işten çıkarma yasağı,

-kısa çalışma ödeneği,

-Nakdi ücret desteği,

Uygulamaları 22.02.2023 tarihli Resmi Gazete ile yürürlüğe girmiştir.

 

  • HGK Esas:2020/137, Karar:2020/900

Deprem sebebiyle ev ve işyerleri hasar gören kiracılar,kiralananda ortaya çıkan ayıplardan dolayı kira sözleşmesini haklı nedene dayanarak tek taraflı feshedebilir.

 

  • Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/12133 Esas, 2022/1714 Karar

Kalitesiz malzeme kullanımının binanın depremde yıkılmasında etkili olduğu olayda, taahhütnameyi veren fenni mesul mühendis, inşaat ustası, bina sahibi ve müteahhit bilinçli taksirle öldürmeye sebebiyet verme suçundan sorumlu olurlar.

 

  • İdarenin sorumluluğu açısından deprem mücbir sebep midir?

Danıştay 11.Daire E. 2005/1353 K. 2007/6248 T. 29.6.2007

Deprem kuşağında yer alan bölgede, deprem gerçeğinin bir veri olarak alınması suretiyle yerleşmelerle ilgili alanların belirlenmesi, bu alanlardaki yapılaşmaya ilişkin kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesiyle ilgili idari faaliyetlerin bütünündeki olumsuzluklardan oluşan idarenin ‘’olumsuz eyleminin” bulunması durumunda, depremin mücbir sebep olarak değerlendirilerek zararla illiyet bağını kestiği kabule olanak bulunmamaktadır.

 

  • Yargıtay 9.Ceza Dairesi 2001/2636 E. 2001/2900 K.

Deprem nedeniyle yıkılan binalarda, taksirle ölüme ve yaralanmaya sebep olma suçları bakımından suç tarihi, binanın yıkıldığı tarih olarak kabul edilir.